7 Şubat 2008 Perşembe

Oto kiralama izmir

en ucuz en kaliteli oto kiralama sitesi izmirde sizlere hizmet verecektir.

2 Ocak 2008 Çarşamba

Ucuz Jaguar

Günümüzde özellikle üst sınıfa oynayan markalar arasında teknik benzerlikler birbirine çok yaklaştı. Konfordan güvenliğe, performanstan tasarıma kadar neredeyse tüm rakipler benzer özellikleri tüketicilerine sunuyor. Ancak sadece teknoloji, tasarım veya fiyat başarılı olmak için yeterli kriterler değil. Bu sınıfta başarının anahtarı marka imajından, otomobilin ızgarasındaki logonun algılamasından geçiyor. Mercedes, BMW ve Audi gibi Alman markalar bu sınıfın tartışmasız liderleri. Teknik açıdan çok gelişmiş, tasarımları şık ve fiyatı daha uygun başka markalar bu pazara girse de rekabetin gerisinde kalıyor.

Günlük gazetelerde sayfa sayfa yayınlanan ilanlara bakınca, bu sınıfta var olmak, rekabete katılmak isteyen bir marka göze çarpıyor; Jaguar.

Aslında, günümüzde Ford çatısı altına giren Jaguar’ın tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de marka imajı yüksek. Jaguar deyince akıllara prestijli, lüks ve güçlü otomobiller geliyor. Fakat Jaguar’ın Türkiye distribütörü yıllardır sadece fiyat odaklı bir iletişim kurmayı tercih ediyor. Bakıyorum gazetelere “9 bin Euro peşin ver, 48 ay 850 Euro öde” türünden sadece fiyat odaklı ilanlar yayınlanıyor.

Jaguar, Auto SHOW olarak hiçbir ilişkimizin olmadığı belki de tek firma. Ne bir test otomobili, ne bir yenilik haberi ne de bir etkinlik için herhangi bir bağlantımız bulunmuyor. Markanın yeniliklerini sadece yurtdışı kaynakları veya ana üreticiyi kullanarak öğrenebiliyoruz. Bizim bile bu kadar zorlanarak bilgi sahibi olabildiğimiz marka konusunda doğal olarak tüketicilerin bilgileri de çok yetersiz. Türk tüketicilerin Jaguar konusunda bence en iyi bildikleri konu, sayfa sayfa duyurdukları tek konu olan uygun satış fiyatı.

Peki sadece fiyat odaklı iletişimin satışlara yansıması nasıl oluyor? Merak edip Otomobil Distribütörleri Derneği’nin verilerine baktım. Yılın ilk 6 ayında toplam 188 Jaguar satılmış. Bu sınıfın liderlerinin satışlarıysa neredeyse Jaguar satışlarının 10’ar katı.

Markaya yatırım yapmadan, başka bir mesaj vermeden sadece fiyat üzerine iletişim kurmak bence Jaguar’ın ülkemizdeki en büyük talihsizliği. Fiyatı daha da indirip, daha çok duyursalar da sadece bu kötü imaj bile markanın Türkiye’deki şansını her geçen gün bitirecek gibi görünüyor.

Türk sürücüler sanki efsunlu

Trafik kazalarında dünya şampiyonluğunu kimselere bırakmıyoruz. Her gün gazete ve televizyonlarda trafik kazası haberlerinden geçilmiyor. Ne yazık ki bir çok değerimizi trafik kazalarında yitiriyoruz. Alınan önlemler, uyarılara rağmen değişen bir şey yok. Trafik kurallarını hiçe sayan, ölümüne gazlayan, kendisiyle birlikte trafikteki diğer insanları da tehlikeye sokan sürücülerin sayısı azalmıyor. Hatta gün geçtikçe çoğalıyor .

Yolda zikzaklar çizen, öndeki aracın dibine kadar giren, güvenli sürüş için öndeki araçla arasında mesafe bırakmış iki araç arasındaki boşluğu bir marifetmiş gibi dolduran, emniyet şeridini kullanmayı kendisinde hak gören sürücüler yollarda ölümle randevuya geç kalmış gibi gazlıyor. Trafikteki bu kötü manzaraya bakınca kazaların sayısının az olduğunu düşünüyorum. Sanırım Allah bizi koruyor. Aksi olsa trafik kazalarının sayısı bu trafikte üçe katlanır.


Polis otosu maketi artık korkutmuyor

Şehirlerarası yolculuklarda polis otosuna benzer maketleri görmüşsünüzdür. Bu maketler sürücülerin polis korkusuyla trafik kurallarını uyması, daha dikkatli ve yavaş araç kullanması amacıyla yerleştiriliyor. Yani sürücülere her an bir polis kontrolüyle karşılaşabilirsin mesajı veriyor. İşe de yarıyor. Birçok arkadaşımdan duydum. Uzaktan maketi görüp yavaşlamışlar. Ancak, dikkat ettim. Artık maketlerin model ömrü dolmuş. Çünkü, polisler eski Renault 12 Toros ya da Doğan'ları kullanmıyor. Bu maketler, bir an önce yeni polis otomobillerinin maketleriyle değiştirilmeli. Çünkü maketi gören sürücüler artık bu numarayı yutmuyor.

Transit Connect'in koltukları Ali Kibar’dan

Geçtiğimiz hafta Hyundai'nin yeni modeli i30'un test sürüşü sırasında Kibar Holding Başkan Yardımcısı ve Hyundai Assan Yönetim Kurulu Başkanı olan Ali Kibar'la uzun uzuna sohbet ettik.


Ali Kibar'la otomotivden, alüminyum ve demir çelik işlerine kadar bir çok konuda konuştuk. Alüminyum ve demir-çelik'te hedefleri gerçekten inanılmaz. Önümüzdeki 2-3 yıl içinde 700-800 milyon dolarlık yatırımla, bu iki sektörde dünyanın en büyükleri arasına girmeyi hedefliyorlar. 3 milyar doların üzerinde bir ciro hedeflediklerini de söylemem lazım.


SADECE BİZ İSTERSEK SATARIZ


Otomotiv sektöründe ise mevcudiyetlerini korumak istiyorlar. Bilmeyenler için, Kibar Holding geçtiğimiz yıla kadar Türkiye'de Koreli Hyundai şirketiyle kurdukları Hyundai Assan'ın yüzde 50 ortağıydı. Geçtiğimiz yıl Kibar Holding, Hyundai Assan'daki hissesini yüzde 30'a düşürdü. Ali Kibar Yönetim Kurulu Başkanı olarak kalsa da, şirketin yönetimi Korelilere geçti. Kibar, bu hisse değişimiyle ilgili olarak, "Hyundai bize Türkiye'de yatırım ve büyüme sözü verdi. Bu yüzden bizde çoğunluk hisseyi onlara verdik" açıklamasını yapmıştı. Kibar'a, bu hisse değişimini hatırlatıp, "Geri kalan yüzde 30 hisseyi de istiyorlar mı?" diye sorduğumda cevabı çok netti: "Hyundai'nin kesinlikle böyle bir talebi yok. Ancak biz istersek satabiliriz. Hyundai'nin bize verdiği sözleri tutmasını bekliyoruz. Aksi olursa oturup durumu değerlendiririz."


10 YILLIK YAN SANAYİ ŞİRKETİ


"Anlaşılan artık otomotivden çok diğer alanlardaki faaliyetlerinize odaklandınız" diyince Kibar, benim bilmediğim şu ayrıntıyı verdi: "Otomotivde sadece Hyundai Assan'la faliyet göstermiyoruz. Bizim bir de Assan Hanil diye otomotiv sektöründe faaliyet gösteren bir yan sanayi şirketimiz var. Hem de İzmit'teki Hyundai Assan fabrikasının yanında. Bu şirketimizi 1997 yılında Koreli Hanil şirketiyle birlikte kurduk. Yüzde 60'ı bizim yüzde 40'ı Korelilerin. 18 bin 500 metrekaresi kapalı olmak üzere toplam 30 bin metrekare alan üzerine kurulu fabrikada aracın tüm iç giyimini oluşturan parçaları üretiyoruz. Koltuk,tavan kaplaması,yer halısı, kapı iç panolarının yanısıra plastik enjeksiyon, tampon ve alet tablosu gibi. Şirketin cirosu 130-140 milyon dolar seviyesinde ve her yıl büyüyor."


Açıkçası kendi adıma ben Kibar Holding'in böyle bir fabrikası olduğunu bilmiyordum. Ama asıl süprizi Ali Kibar, "Bu fabrikamızda Ford Transit Connect modelinin koltuklarını üretiyoruz" diyince yaşadım. Kibar, "Yılda 200 bin adet civarında koltuk üretiyoruz. Bunun 80-90 bini Hyundai modelleri geri kalan 110 bin adedini ise Transit Connect için üretiyoruz." Sonuçta bu bir ticaret ama Hyundai'nin Türkiye'deki ortağının rakibi Ford için koltuk üretmesi şaşırtıcı geldi. Ali Kibar bu yıla kadar, Toyota ve Honda için de üretim yaptıklarını ama bunların şu aşamada bittiğini de söyledi.


Otodan sonra konut da yapacağız


Ali Kibar'la faaliyet alanlarını konuşurken iş dönüp dolaşıp emlak sektörüne geldi. Türkiye'de herkesin kár marjının çok yüksek olduğu gayrimenkul sektörüne girdiğini kaydeden Kibar, "Biz de elimizdeki arsa ve gayrimenkulleri değerlendirip yavaş yavaş bu sektöre giriyoruz. Kibar Holding bünyesinde bir inşaat şirketi kurduk. Bünyemizde atıl durumda bulunan işletmeleri, arsaları değerlendirip, iş ve ticaret merkezleri ve konutlar inşa edeceğiz. Konutlar daha çok rezidans şeklinde olacak" dedi. Ali Kibar ayrıca İskenderun'da büyük bir liman yaptıklarını da kaydetti.

Ferrari mi, Lamborghini mi? (Okan Altan'ın yazısı)

Emre Özpeynirci'nin ilk yazısı ve Fatih Altaylı'nın cevap niteliğindeki yazısı üzerine “çok kısa” bir yorum yazmak istedim...


Dünyada spor otomobil üreten tüm markaların birçok modelini kullanabilme şansına erişebilmiş başka bir Motoring Journalist ve özellikle tam 20 yıldır spor otomobiller meselesine hakim birisi olarak bu konuda benim de bir şeyler belirtmem gerekiyor!..


Lamborghini’nin PR çalışmalarına paralel satış başarıları, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada her yıl katlanarak yükseliyor. Böyle giderse, Lamborghini, sadece teknik olarak değil, satış adetlerinde de Ferrari’yi sollayacak... Ki, bunun sinyallerini şimdiden görüyoruz!..


Ferrari ile Lamborghini arasında fark, hatta uçurum vardır, doğrudur!.. Fakat, bu fark Lamborghini'nin tüm modellerinin SuperSport olması, Ferrari'nin ise bazı modellerinin SuperSport olması üzerine, yani “beygir” değil “boğa”nın gücüyle ilgili bir farktır!..


Lamborghini, Ferrari'yi yakalamaya çalışan bir marka değildir!.. Lamborghini'nin tüm segmentlerdeki modellerinin akselerasyon, deselaryon, elastisite ve top speed'leri Ferrari'lerden üstündür!..


Diğer yanda, elma armut gibi, Aston Martin gibi Lambo'nun ve Ferrari'nin çok farklı yolları ve müşterileri vardır!..


Lamborghini'nin varoluş sebebi Ferrari'yse; Ferrari'nin de varoluş sebebi, Alfa Romeo'dur!..


Çünkü, Enzo Ferrari, Alfa Romeo yarış otomobillerinde bu işi öğrenmiş, Alfa mühendislerince eğitilmiş, ilk başarılarına Alfa bayrağı altında ulaşmıştı... Böyle bir önerme doğru olamaz, çünkü, etkileşim her zaman her yerde gerçekleşir... Örneğin, Pagani de, Lamborghini’nin içinden doğmuş bir markadır!..


Ferrari'nin ne kadar tarihi varsa, biraz eksiğiyle Lamborghini'de de vardır!.. Ki, otomobiller sadece pistlerde gitmek için üretilmez... Otomobillerin asıl arenası caddeler, virajlı dağ yolları ve hız konusunda halen özgürlüğün yaşandığı tek yer olan Almanya otobanlarıdır!..


Ferrari’nin test sürüşlerine gazetecileri davet etmediği doğrudur. Fakat, bir gazeteci Maranello’ya giderse, kendisine hemen bir test otomobili verilir ya da bir gerçek yarış pistinde limitleri zorlaması için fırsat tanınır!..


Diğer yanda Corsa Pilota’ya hiçbir gazeteci bedelsiz davet edilmemiştir. Fakat, Lamborghini Driving Academy’ye gazeteciler düzenli olarak eğitimlere davet edilir (özellikle de Audi’nin Lambo’yu devralmasınden önceki dönemde) ve böylece Motoring Journalist’lerin en ekstrem limitlere alışıp, diğer “marka”ların daha güçsüz ve daha zayıf yol tutuşa sahip modellerini de güvenle kullanmaları sağlanırdı!..


Lamborghini’nin kendisini ispatlaması konusu ise... Fatih Altaylı’ya burada kesinlikle katılmıyorum!.. Ferrari çok hızlı bir otomobil ise, Lamborghini, tekerlekleri olan bir “hız makinası”dır!.. Bir Ferrari ile ve bir Lamborghini ile Rodeo Drive’dan, St. Tropez Marina’dan, Nişantaşı’ndan geçin, bakalım neler oluyor, hangisine daha çok bakılıyor, önce hangisine KeyBoy’lar koşuşturuyor?!.. Bir Diablo kullanırken, otomobilin üstüne atlayan insanlar gördüm... Bir Murcielago ile Parma’dan La Spezia’ya giderken, otoban polisinin gülümseyerek gazlamamı istediğini yaşadım!.. Bir Countach ile Piemonte virajlarında bir TestaRossa’yı fena halde yediğimi de dün gibi hatırlıyorum... Ki, ben Schumi’nin bilek ustalığının yüzde birine bile sahip değilim!..


Lamborghini, Lamborghini’ydi ve halen Lamborghini!..


Yani pilotu Raikkonnen olmasa bile, Ferrari’lere dikiz aynasından baktırabilen bir marka!..


Birkaç fırın ekmek meselesine gelince, Lamborghini’nin kendi suspansiyon, kendi kabin içi parçaları v.s. Ferrari’nin tedarikçilerden aldığı birçok şeyi (Audi gelinceye kadar) kendisinin tasarladığını ve ürettiğini çok az kişi biliyor. Hiçbir zaman yok olmaya yüz tutmuş gariban bir marka değildi. Lotus gibi teknolojilerini başka markalara satması bile yıllarca Lamborghini’nin karnını doyurmuştu. Sadece, çok hızlı büyüyememişti!.. Küresel bazı buhranlardan etkilenmiş, finansal sıkıntı yaşamıştı. O da geçmişteki tüm Lamborghini yöneticilerinin, çok fazla keyfe düşkün olduklarından ve “özel kulüp”lerine başkalarını pek dahil etmek istememiş olmalarından kaynaklanmıştı...


Ferrari’nin de girdiği krizler nedeniyle, bazı modellerine kapı kolu yerine, kapı teli koymak zorunda kaldığını da hatırlamamız gerek!..


Bence, Lamborghini’nin “cool” geçmişi, Ferrari’nin pistlerdeki ününden biraz daha çekici!..


Tarih diyorsak, bakın o zaman Porsche’den bahsedelim!.. İşte, o, Adolf Hitler’e ve James Dean’e kadar giden bir gerçek tarih!..


Bu arada, Gallardo’yu Audi A6’lara benzetmek, Audi için müthiş bir reklam!..


Audi’nin kabin için çizenler ve bunu üreten tedarikçiler arasında 1.000 km mesafe var!.. Ne malzeme kalitesi, ne biçimler ne de herhangi bir ayrıntı, ne el işçiliği... Bu benzetme de kesinlikle yanlış. Keşke, Audi A6 o kadar seksi olabilseydi... Kumandalar için de aynı fikirdeyim.


Bazı görünmeyen noktalarda, otomotiv sektörünün yegane kârlılık çaresi “ortak parça kullanımı”nın uygulandığı doğrudur, fakat bu Lamborghini’yi Audi yapmaz, Audi’yi de Lamborghini yapamaz!..


Ferrari’ler ile Fiat’lar arasında benzerliklerin, özellikle de kabin içi elemanlarında çok daha yüksek oranda olduğunu hatırlatmam da gekiyor!... F430 ve Grande Punto havalandırma ızgaraları!..


Son olarak, Murcielago’nun fikrinin yaratılması, tüm geliştirilmesi, tasarlanması ve üretilmesi, Audi yönetimi altında geçekleşti, öncesinde değil. Audi, Lamborghini’yi satın aldığında ilk yaptığı iş, Diablo GT’yi hazırlamaktı... Sonra kendi beyaz yakalılarıyla Sant’Agata mavi yakalılarına Murcielago projesi için start verdirmişti.


Ticari mantıkla Lamborghini’nin araç üretmesi hiç söz konusu olmamıştı. Bundan sonra da olmayacak. Neden mi, minimum Çeyrek Milyon Euro’luk AB etiketini Lamborghini’nin düşürmeye hiç mi hiç isteği yok... Çünkü, şu anda bile tüm modellerini kapsayan 2 yıllık üretimi satılmış durumda. Üretim kapasitelerini de artık arttırmayacaklarını en son toplantılarında açıklamışlardı!.. Şu anda bekleme süresi 3 yıla çıkmak üzere... Karlılık, falan umurlarında değil...


Ben Ferrari, çok geridedir, demiyorum. Sadece, kulvarları çok farklı iki gerçek spor otomobil olduklarını söylüyorum.


Keşke, Fatih Altaylı’nın Lamborghini’leri daha yakından tanıma şansı olsaydı!..

Geely Anadolu Grubu’yla geliyor

Çinli otomobil markalarının hem Avrupa’ya hem de Türkiye’ye girme çabaları otomotiv sektörünün son yıllarda en çok tartıştığı konuların başında geliyor. Özellikle son 1 yıldır, geldi geliyor, girdi girecek diye bir çok haber yapıldı, kaliteleri, güvenli olup olmadıkları sürekli tartışıldı.


Sonuçta, Çinli Chery bu tartışmalar arasında hükümetten onay alarak Türkiye’ye sivrilen ilk marka oldu. Mermerler Grubu’nun Türkiye distribütörü olduğu Chery, Türk ortağının başarılı bir manevrasıyla seçim öncesinde hükümetten onay almayı başardı. Chery, şimdi Türkiye genelinde bayiler kurarak en geç yıl sonunda modellerini satışa sunmaya hazırlanıyor.


Açıkçası, Chery’nin onayları nasıl aldığı ve bu konuda hükümeti nasıl ikna ettiğinin detaylarını şu an için bilmiyoruz. Mermerler Grubu bu konuda ser verip sır vermiyor. Ama bildiğim kadarıyla yeni hükümet, onay alan Chery’nin şartları yerine getirip getirmediğini çok sıkı denetimlerle kontrol ediyor. Bu arada Chery’le birlikte Hintli Mahindra ve İranlı Samand’ın da aynı dönemde hükümetten onay aldığını belirtmekte fayda var. Bu da Türk otomotiv sektöründe rekabetin 3 yeni markayla iyice kızışacağını gösteriyor.


Bu gelişmeler yaşanırken, diğer büyük Türk grupları da boş durmuyor. Çinli markalarla ilgilenen bir çok grubun olduğunu biliyoruz. Bu gruplardan biri de Anadolu Grubu. Bünyesinde Kia, Isuzu ve Lada gibi otomotiv markalarını bulunduran Anadolu Grubu’nun Çinli Geely ile yakından ilgilendiğini biliyordum. Hatta bu marka için yine başka büyük bir grupla yarış halinde olduğunu da duyuyordum. Geçtiğimiz hafta Anadolu Grubu’nun Geely’nin distrübütörlüğünü aldığını öğrendim. Bu konuda imzalar atılmış. Ve aldığım ilk duyumlara göre Anadolu Grubu, Çinli marka için Avrupa’dan onayları bekliyormuş. Onayların alınmasıyla 2008 yılının ilk çeyreği ve ortasında ikinci Çinli markanın da Türkiye’de satılmaya başlanacağı söyleniyor. Anadolu Grubu Geely’i diğer markalarından ayrı tutacakmış. Geely’nin Türkiye’de satılacak ilk modeli ise CK olacağı söyleniyor. Bekleyip göreceğiz. Ama benim bu noktada merak ettiğim, Chery’nin açtığı kapıdan Geely’nin Türkiye’ye daha rahat girip giremeyeceği.


Tofaş’a 520 binlik kapasite için STATION BRAVO verilir mi


Tofaş CEO’su Ali Pandır, göreve geldiğinden bu yana, hemen hemen her görüşmemizde Bursa’daki fabrikalarının kapasitesinin 500 bin adede çıkabileceğini belirtiyor. En son pazartesi günü Doblo’nun yerini alacak 263 kodlu yeni araçla ilgili tanıtım toplantısında da benzer bir açıklama yaptı. Pandır, Bursa’daki fabrikalarının kapasitesinin mevcut alanla 520-530 bin adede çıkabileceğini söyleyerek, "Şu anki projelerle birlikte 400 bin adetlik üretime ulaşacağız. Geriye kalan 120 bin adetlik kapasiteyi doldurmak için de yeni proje arayışındayız. Fiat’la yeni model konusunda sürekli konuşuyoruz" açıklamasını yaptı.


Pandır’ın açıklamaların ardından kendi kendime yeni modelin neler olabileceğini düşündüm. Bu düşüncemi Fiat’ın üst düzey yöneticilerinin daha önce yaptıkları açıklamalarla birleştirince, önümüzdeki yıllarda Tofaş’a üretimi verilebilecek en güçlü modeller arasında, yeni Bravo’nun station versiyonu öne çıkıyor. Neden mi. Fiat yöneticileri Bravo’nun sedan versiyonunu üretmeyeceklerini, ama station daha doğrusu bir crossover versiyonu üzerine çalıştıklarını belirtmişlerdi. Croma tarzında. Bu modelin sadece Avrupa pazarına yönelik olmadığı da gelen haberler arasında. Üretilebilecek yerler arasında ise son dönemde başarılı modellere imza atan Tofaş’ın Bursa fabrikasının en güçlü adaylar arasında olduğu söyleniyor. Ayrıca bir ayrıntı daha vermek gerekirse, Tofaş’ın Bravo’yla benzer platformu bulunuyor. Tabi ki bu tamamen benim kendi fikrim. Ama yeni bir model gündeme gelecekse, en yakın ihtimal olarak Bravo’nun crossover veya station versiyonu ufukta gözüküyor

Akıllı kampanyayla satışlar nasıl artar

Bundan 4-5 yıl sonra eminim 2007 yılını otomotiv sektörü için tam bir kampanya yılı olarak hatırlayacağız. Seçim yılı olduğu için daralan pazarda firmalar neredeyse yılın her döneminde kampanyaları devreye sokup, satışlarını artırmak için uğraştılar.


10 bin YTL’yi aşan indirimlerden, taksit ötelemeye, düşük faizden, farklı hizmetlere kadar bir çok kampanyanın yapıldığı 2007 yılına damgasını vuran kampanya ise bana göre Kia’nın 4x4 modeli Sorento için başlattığı ’ömür boyu garanti’ kampanyası oldu.


Çünkü Kia, Hyundai’nin 5 yıl, Honda’nın ise 6 yılı bulan garanti sürelerini akıllıca bir yöntemle geri planda bıraktı. Aslında bakıldığında Kia Sorento’nun garanti süresi Hyundai ve Honda’nın verdiklerinden uzun değil. Hatta çok daha kısa. Çünkü Kia, Sorento’da öbür boyu garantiyi sadece aracın ilk kullanıcısıysanız size sunuyor. Yani aracı alıp 3 yıl sonra sattığınız zaman ikinci kullanıcı bu garantiden yararlanamıyor. Yok ben 20 yıl bu aracı kullanırım derseniz öbür boyu garanti altındasınız. Ama Sorento’yu da kaç kişi ömrü boyunca kullanır, siz düşünün.


Ama ortada bir gerçek varsa, Kia’nın bu kampanya ile yüzü artık iyice eskiyen (makyaja rağmen) Sorento’nun satışlarını yüzde 50 artırdığıdır. Evet iyi duydunuz kampanyanın gücüyle Sorento satışları ayda 100-150’den yine 300’lere çıkmış. Sonuçta, piyasada hemen hemen her markanın verdiği benzer garanti süresini Kia, ufak bir değişiklikle ’öbür boyu garanti’ adı altına sokunca işler nasıl bir anda değişiyor. Kasım ayından itibaren Kia, öbür boyu garanti kampanyasını Sorento’nun ardından Sportage modeli için de uygulamaya başlıyor. Bekleyip göreceğiz, ayın başarı gelecek mi.


’Ceed’i doğru fiyat için geç getiriyoruz’


Konu Kia’dan açılmışken, markanın Türkiye temsilcisi Çelik Motor’un Genel Müdürü Alp Evcimen’in yeni modelleri Ceed’le ilgili açıklamasını da aktarmakta fayda var. Bilmeyenler için Ceed, Hyundai’nin i30 modeliyle kardeş. Yani aynı platformda Avrupa’ya özel üretilen ve bir çok yönü ortak olan iki kardeşten bahsediyoruz. Aslında Ceed, i30’dan çok daha önce Avrupa’da tanıtıldı ve piyasa çıktı. Ama Kia Türkiye’ye Ceed’i getirmek konusunda Hyundai’den oldukça geride kaldı.


Bunun nedenini Evcimen’e sorduğumda cevabı çok net: "Hyundai, i30’u 34 bin YTL’den başlayan fiyatla piyasaya sundu. Bu rakam bence yüksek. Zaten sonuçları da ortada. Hedeflediklerinin çok altında satıyorlar. Biz de benzer bir fiyata Ceed’i piyasaya çok önceden sunabilirdik. Ama bu fiyatla Hyundai 180 satıyorsa biz ancak 50-60 adet satabilirdik. Bu kadar adet için büyük bir tanıtım yapma şansımız olmazdı. Biz uzun zamandır fiyatı aşağıya çekmek için uğraşıyoruZ. Hedefimiz başlangıç fiyatını 30 bin YTL’nin altına çekmek. Bunu başarırsak 2008 başında Ceed’i Türkiye’de büyük bir lansmanla piyasaya sunacağız. Hem de tanıtıma dünyaca ünlü birini getireceğiz."

7 otomobil yılın otosu olmak için finalde

Bundan 8 yıl önceydi. Avrupa'da yılın otomobili yani Car of The Year (COTY) organizasyonunun genişleme planı yaptığını ve yeni jüri üyeleri aradığını o dönemde Fiat'ın Kurumsal İletişim Müdürü görevini yürüten Hülya Boray Pamuk'tan duymuştum. Hemen bir CV'mi organizasyon komitesine göndermiştim. Jüri üyeliğiyle ilgili başvurumu unutmuştum ki yaklaşık 2 yıllık aradan sonra COTY'nin genel sekterinden COTY jüri üyesi aday adayı olduğumu yazan bir mektup aldım. Sonrasında Cenevre Otomobil Fuarı'nda COTY genel sekreteri ve başkanı ile bir araya geldik.

O gün Türkiye'nin tek jüri üyesi olarak seçildim. 1964 yılından bu yana Avrupa'da yılın otomobilini seçen bu organizasyona katılmam sonradan öğrendiğim kadarıyla o kadar da kolay olmamış. Organizasyon komitesi ve Başkan Ray Hutton, sıkı bir araştırma yapıp benim doğru isim olup olmadığımı öğrenmek çalışmış. Organizasyonda jüri üyeliği yapmak hem benim açımdan hem de Türkiye açısından önemliydi .

Türkiye, otomotivde hızla büyürken bir şekilde Türk gazetecilerin de bu organizasyonda yerleri olmalıydı. Ayrıca Türkiye'nin Avrupa içinde olup olmadığı konuşulurken ben Avrupa ülkelerinden oluşan bir organizasyona kabul edilmiştim.

Her neyse geçmişi bırakalım, bugünden söz edelim . Avrupa'da yılın otomobili yarışmasının finalistleri belli oldu. 22 ülkeden 58 jüri üyesinin oylarıyla 7 otomobil finalde yılın otomobili olmak için yarışacak. Otomotiv dünyasının Oscar'ı olarak kabul edilen Car of the Year'da, bu yıl MercedesBenz C Serisi, Kia Cee'd, Mazda 2, Fiat 500, Nissan Qashqai, Ford Mondeo ve Peugeot 308 finale kaldı.

Son oylama kasım ayı başında gerçekleşecek. Birinci olan otomobil 19 Kasım tarihinde kamuoyuna açıklanacak. Bu yılki adaylara bakınca hepsinin finale kalmaya hak ettiklerini görüyorum. Ancak, ne yazık ki 7 finalist arasından sadece bir birinci çıkacak.

Doktor gibi otomobil Türkiye'de yok satar

Bu yıl 40'ıncısı düzenlenen Tokyo Otomobil Fuarı için Japonya'daydım. Fuarda, geleceğin otomobillerine bugünden dokunurken, artık

otomobile yeni bir görev biçildiğini de gördüm. Düne kadar sadece ulaşım aracı olarak görülen, bugünlerde ise daha çok yaşam tarzının simgesi rolüyle öne çıkan otomobil, artık doktorculuğa soyundu .

Tokyo Otomobil Fuarı'nda gördüğüm Toyota'nın konsept modeli adeta bir psikolog. Sürücüyle iletişim kuran otomobil, ruh halini çözümleyip sürücünün o an mutlu ya da mutsuz olduğunu anlıyor. Sürücünün gözlerini, yüzünün şeklini inceleyen, kalp atışlarını değerlendiren otomobil, sürücü gergin ve mutsuzsa, otomobilin içindeki havayı ayarlıyor, içerdeki renkleri değiştiriyor. Gerginliğini azaltıyor, bir psikolog gibi rahatlamasını, gevşemesini sağlıyor. İnsanların mutsuz, trafikte gergin ve agresif olduğu Türkiye'de inanın bu otomobil yok satar.



Kadın gözleri tasarımcıların gözdesi

Tokyo'dayken fırsattan istifade Toyota'nın tasarım merkezini de ziyaret ettim. Toyota'nın tasarım felsefesinin ipuçlarını keşfettim. Ofisten daha fazla bir ev ortamına benzettiğim, çalışanların birlikte oyunlar oynadıkları, spor yaptıkları bu merkezde bir afiş dikkatimi çekti. Tasarımcılar çeşitli dergilerde yayımlanan fotoğraflardan kestikleri kadın gözlerinden bir afiş yapmışlar. Onlarca çekici ve güzel kadın gözünü bir araya getiren bu afişin nedeni ise tasarımcıların far tasarımını yaparken, bu kadın gözlerinden esinlenmeleriymiş. Bunu duyunca yıllar önce Peugeot'da çalışan Türk tasarımcı Murat Günak'ın söyledikleri aklıma geldi. Günak'ta otomobil farlarını tasarlarken kadın gözlerinden esinlendiğini açıklamıştı. Hatta Peugeot 407 Coupe'nin farlarında Sophia Loren'den esinlenmişti. Bugün otomobil tasarımlarında erkeklerin hakimiyeti var. Eğer tersi olsaydı ve kadınlar otomobil tasarlasaydı, erkek gözlerine bakarlar mıydı ? Sadece merak ettim.

Subaru, Avrupa için Türkiye’de üretim yapmayı planlıyor

Uluslararası Motorlu Taşıt Üreticileri Derneği (OICA) verilerine göre, Türkiye 2006 yılında 987 bin 780 araç üretimiyle dünyada 16’ıncı sıraya yükseldi.


Yani bugün Türkiye, dünyada en çok araç üreten 16 ülkeden biri. Avrupa’da ise Almanya, Fransa, İspanya, İngiltere ve İtalya’nın ardından 6’ıncı sırada. 5’inci sırada yer alan İtalya’yla arasında yaklaşık 200 bin adetlik fark kalmış durumda. Devreye giren yeni model ve kapasite artışıyla Türkiye, 2008 yılı sonunda 1.4 milyon adetlik bir üretime ulaşacak. Bu da 2008 yılında Türkiye’nin İtalya’yı geçip 5’inci sıraya yükselmesi anlamına geliyor.


SUBARU’NUN YENİ STRATEJİLERİ


Tabi bu durum geriden gelen Çek Cumhuriyeti, Polonya gibi doğu Avrupa ülkelerindeki üretim artışlarına da bağlı. Bu yüzden yeni yatırımları ve yeni model üretimlerini hükümetin de desteğiyle Türkiye’ye çekmemiz şart. Buradan şuna geleceğim. Geçtiğimiz hafta Tokyo Otomobil Fuarı için Japonya’daydım. Fuar sırasında Japon Subaru’nun Avrupa’ya yönelik yeni stratejilerini öğrendim. Subaru, Japonya’nın havacılık, otomotiv ve endüstri makinaları alanlarında faaliyet gösteren en büyük gruplarından Fuji Heavy Industries’a bağlı bir otomobil şirketi. Grubun otomobil üretimi konusunda sadece Japonya’da ve Amerika’da fabrikası var.


Subaru’nun yüzde 20’si 2005 yılına kadar General Motors’a (GM) aitti. 2005 yılında ise GM içine girdiği mali kriz nedeniyle hisselerini sattı. Hisselerin yüzde 11.3’ünü Subaru geri alırken, yüzde 8.7’sini ise 300 milyon doların üzerinde bir para ödeyerek Toyota aldı. İşte bu hisse değişimin ardından Subaru’da gözle görülür değişiklikler olmaya başladı. Özellikle 2006 yılının sonlarına doğru Fuji Heavy Industries’in CEO’luğuna pazarlama kökenli Ikuo Mori’nin getirilmesiyle marka yeni bir çizgiye girdi. Yarışçı kimliğine sahip Impreza’nın tamamen değiştirilerek kompakt bir araç haline getirilmesi de bunun en somut örneği.


Subaru, yeni yapısıyla Japonya dışında özellikle Avrupa ve Amerika’da büyümek istiyor. Bunun için ortağı Toyota’nın da bilgi ve tecrübesinden yararlanıyor. Geçtiğimiz günlerde Toyota’yla küçük otomobil geliştirme konusunda anlaşttığını açıklamıştı.


Tabi tüm bu gelişmeler olurken, Subaru üretimde kapasite sıkıntısı çekmeye başladı. Sadece Japonya ve Amerika’da fabrikası bulunan Subaru’nun üretim kapasitesi 600 bin adedi zor buluyor. Amerika’da bir tek SUV modelleri Tribeca’nın üretildiği düşünülürse üretimdeki ağırlık Japonya’da.


100 BİN ADET AÇIK


Bu doğrultuda Subaru özellikle Avrupa’daki yeni Impreza ve Forester talebine yetişemiyor. Subaru yetkilileri şu anda Avrupa’da talepte 15-20 bin adet açıkları olduğunu söylüyor. Buna Avrupa dışındaki bölgelerde eklenince açık 100 bin adedi buluyor. Yani Subaru’nun kısa süre içinde en az 100 bin adetlik ekstra bir kapasiteye ihtiyacı bulunuyor. İşte bu noktada Tokyo’da görüştüğümüz Subaru yetkilileri, bu açığı yeni bir fabrikayla kapatmak istediklerini söylüyorlar. Bunun için de büyümek istedikleri Avrupa’ya yakın uygun bir ülke arıyorlar. İlk etapta Subaru’nun önünde 3 seçenek varmış. Biri Rusya ikincisi Doğu Avrupa’da bir ülke, üçüncüsü ise Türkiye. Ama yetkililer bu seçeneklerin Rusya ve Türkiye olarak ikiye indiğini söylediyer.


TÜRKİYE’NİN AVANTAJLARI


Hızla büyüyen ve bir çok yatırımı çeken Rusya’nın şansı çok gibi görünsede, Subaru’nun ortağı olan Toyota’nın Türkiye’de çok başarılı bir fabrikaya sahip olması ve Türkiye’nin coğrafi pozisyonu bizim şansımızı da oldukça artırmış. Bu konuyla ilgili olarak önümüzdeki günlerde Subaru’nun çok daha net açıklamaları olacakmış. Ama Subaru özellikle Avrupa’da büyümek için yeni bir yatırım yapmayı kafasına koymuş.


Bu noktada en büyük iş Subaru’nun Türkiye distribütörü Bayraktar Grubu’na ve hükümete düşüyor. Türkiye, bu yatırımı çekip 100 bin adetlik yepyeni bir fabrikaya daha kavuşma şansına sahip. Bence şimdiden lobi çalışmalarına başlamalıyız.


Aston Martin’i getirmek için Bayraktar devrede


Ford, geçtiğimiz Mart ayında James Bond’un favori spor otomobil markası İngiliz Aston Martin’i motorsporları girişimcisi David Richards’ın önderliğindeki bir yatırım grubuna 939 milyon dolara satmıştı. Aston Martin fanatiği olan Borusan Otomotiv İcra Kurulu üyesi Ali Vahapzade, satış sürecine kadar bu markayı Türkiye’ye getirmek için uğraşıyordu. Ancak satışın ardından Vahapzade bu fikrinden vazgeçtiğini belirterek şunları söylemişti: "Biz temsilcisi olduğumuz Land Rover’la kardeş şirket olduğu için Aston Martin’i getirmek konusunda avantajlıydık. Ama şimdi şirket satılınca böyle bir avantajımız kalmadı. Biz de artık bu markayı almak isteyen diğer şirketlerle eşit şansa sahibiz. Bu yüzden bu planımızı rafa kaldırdık."


Borusan Otomotiv vaçgeçtikten sonra mı bilmiyorum ama bu kez Aston Martin’i Türkiye’ye getirmek için Bayraktar Holding’in devreye girdiğini öğrendim. Citroen ve Subaru’nun Türkiye temsilcisi olan Bayraktar Holding otomotiv sektöründe büyümek istediğini açıklamıştı. Bu doğrultuda Bayraktar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bayraktar, "Doğuş Otomotiv gibi çok markalı bir grup olmak istiyoruz" yorumunu bile yapmıştı. Çinden Koreye bir çok otomotiv markasıyla görüşen Bayraktar Holding, şimdi Mustafa Bayraktar’ın da arzusuyla Aston Martin gibi hem spor hem de prestijli bir markayı bünyelerine katmak istiyor. Bunun için uzun bir süredir Aston Martin’in yeni sahipleriyle görüşüyorlarmış. Bekleyip göreceğiz.

Türk otomotivinin falında 'ferahlık' çıktı

Bundan 50 yıl önce Türk otomotiv sektörünün ekonominin ve ihracatın bir numarası olacağını kimsenin tahmin edeceğini sanmıyorum. Hatta böyle söyleyen birisine o günlerde deli gözüyle bakılırdı. Aradan geçen 50 yıllık sürede Türk otomotivi kendini ispat etti. Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) tarafından hazırlanan bazı rakamları sizlerle paylaşmak istiyorum. Bugün 1.2 milyon adet üretim kapasitesine sahip olan otomotiv sektörü, 2010 yılında kapasitesini 2 milyon adede çıkarmayı hedefliyor. Halen 15 milyar dolarlık ihracatı bulunan sektörün 2012 yılı hedefi ise 25 milyar dolar .

Son 5 yılda otomotiv ihracatının 3 kat artması sonucu, Türkiye ihracatında 7'inci sırada olan otomotiv sektörü bugün 1'inci sıraya yerleşti. Birincilik koltuğunu da hiçbir sektöre kaptırmayacak gibi görünüyor. Türkiye'de otomotiv sektörü üretim gücü itibariyle Avrupa'da 6'ncı, dünya sıralamasında ise 16'ncı sırada bulunuyor. 2006 yılı verilerine göre otobüs üretiminde Avrupa lideri olan Türkiye, hafif ticari araçta 2'inci, kamyonda ise 9'ıncı sırada.Küresel standartlarda üretim yapan ve Türkiye'nin önemli ihracat kalemleri arasında yer alan Türk ticari araç sektörü ve yan sanayi, ülkemize önemli bir döviz girdisi sağlıyor . Sektör yarattığı katma değer ve istihdam bakımından da Türkiye ekonomisinde önemli bir konuma sahip.

Özellikle son yıllarda sanayi ve yan sanayi kuruluşlarının kurumsallaşması, uluslararası standartlarda çalışmaya başlaması, ArGe potansiyeli ve insan gücü küresel otomotiv firmalarının yeni araç projelerinin tasarımını Türk şirketlerine vermelerine yol açıyor.

Otomotiv sektörünün önü açık. Bundan 50 yıl sonra Türkiye dünya otomotivinde önemli bir oyuncu olacak . Bunu söylemek için kahve falına bakmaya gerek yok. Sadece düne ve bugüne bakmak yeterli.

İstanbul otomotivin direksiyonuna oturuyor

Türkiye artık sadece yaptığı üretim ile anılmayacak, otomotiv dünyasının geleceğinin belirlenmesinde de rol oynayacak. Bu konudaki ilk adım automotivist kongresinde atılacak. 27 Kasım'da Lütfi Kırdar'da yapılacak kongrenin ilkinde, Türkiye otomotiv sektörünün dünya otomotiv sektörü içindeki yeri konuşulacak. Kongreye Fiat, Alfa Romeo, Lancia, Maserati ve Ferrari markalarını bünyesinde bulunduran Fiat Grubu'nun CEO'su Luca de Meo konuşmacı olarak katılacak. Bunun yanı sıra Türkiye'de otomotiv ihracatının yüzde 80'inden fazlasını gerçekleştiren Ford Otosan'ın CEO'su Michael Flewitt, Toyota Türkiye CEO'su Tamer Ünlü, Tofaş CEO'su Ali Pandır ve Oyak Renault'nun CEO'su Alain Gabillet ilk kez bir araya gelip Türk otomotiv sektörünü masaya yatıracaklar. Avrupa'da yılın otomobilini seçen COTY'nin Başkanı Ray Hutton, 15 milyon üyeli Alman otomobil kulübü ADAC'ın Başkanı Wilfred Klanner, Avrupa'da yetkili satıcıları bir çatı altında toplayan CECRA'nın Başkanı Prof. Dr. Jürgen Creutzig, dünyaca ünlü otomotiv sektörü bilgilendirme kurumu J.D. Power'ın Avrupa, Orta Doğu ve Afrika Operasyonları Direktörü Brian Walters, Ford tasarımcısı Murat Güler, bu yıl ilki düzenlenen kongrede konuşmacı olarak yer alacaklar. Kongrenin bir sürprizi ise Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı'nın öğle yemeğinde VIP konuklara konuşma yapacak olması. Soylu ve Cengiz Danışmanlık tarafından düzenlenen kongrenin sponsorluğunu ise BP, Castrol, Aksigorta ve Lassa yapıyor. Türkiye'nin otomotiv dünyasındaki rolü sadece üretimle sınırlı olmamalı. Otomotiv dünyasının geleceğinin çizildiği, yeni fikirlerin geliştirildiği bir ülke olmalı ki, Türkiye otomotivde kalıcı olsun. Bunun ilk adımı atılıyor.

Türkiye, Toyota'nın da ticari üretim üssü oluyor

Ticari araçta 390 bin adetlik üretim ile İspanya'nın ardından Avrupa'nın ikinci büyük üretim merkezi olan Türkiye, yeni yatırımlarla bir numara olmaya artık çok yakın. Son olarak dünyanın en büyük otomotiv firması Toyota da, üretmeyi planladığı hafif ticari araç için Türkiye'yi seçti. Kısa bir süre önce Tokyo Motor Show'da konuştuğum Toyota Başkanı Katsuaki Watanabe, ticari araç pazarının hem Türkiye hem de Avrupa'da hızla büyüdüğünü ve bu pazarda yer almayı istediklerini açıklamıştı. Başkan, hafif ticari araç üretimiyle ilgili çalışmaların sürdüğünü, bu aracın nasıl olacağı ve nerede üretileceğiyle ilgili yakın bir zamanda açıklama yapacaklarını söylemişti.

Toyota sonunda bu aracın üretileceği yer konusunda karar verdi. Auris ve Corolla Verso modellerini ürettikleri Adapazarı tesislerini, yeni hafif ticari aracın üretim üssü olarak seçti. Bu kararda, Adapazarı'nın Toyota fabrikaları içinde üst üste en kaliteli üretim yapıldığı tesis seçilmesi önemli rol oynadı. Bunun yanı sıra Türkiye'de üretilen Ford Transit Connect ve Fiat Doblo'nun hem iç pazarda hem de ihracatta elde ettiği başarılı sonuçlar etkili oldu. Ayrıca, Tofaş'ın Fiat, Peugeot ve Citroen için üretimine başladığı Minicargo projesinin 1 milyon adetlik sipariş alması ve Türkiye'nin ticari araçta kalitesini ve tecrübesini perçinleştirmesi ibrenin Türkiye'ye dönmesini sağladı.

Toyota, Adapazarı tesisleri içinde yapılacak yeni yatırımla ilk etapta yılda 100 bin adet hafif ticari araç üretimini hedefliyor. 2010 yılında devreye girmesi beklenen yatırımla, Toyota Türkiye'nin üretim kapasitesi de 250 bin adetlere yükselecek. 2006 yılında 2.3 milyar dolarlık ihracat yapan firma, yeni hafif ticari aracın üretimiyle birlikte ihracatını da katlayacak. Yeni yatırım hem Toyota hem de Türkiye için önemli . Çünkü Toyota, daha önce olmadığı, ancak hızla büyüyen hafif ticari araç pazarına giriş yapıyor. Made in Turkey damgalı hafif ticari araçlar, Toyota'nın Avrupa hedeflerine ulaşmasında önemli rol oynayacak.

Üretim için Adapazarı tesislerinin seçilmesi ise artık Türkiye'nin ticari araç üretiminde söz sahibi olduğunu kanıtlaması açısından önemli.

Türk mühendisi, Türk işçisinin emeğiyle üretilen ticari araçlar, uzun yıllar dünyanın yükünü taşımaya devam edecek

SKODA AUTO “TOUR DE FRANCE” İLE OLAN ORTAKLIĞINI UZATTI

Skoda Auto’nun, buz hokeyi dünya şampiyonasına 15 yıldır yaptığı sponsorluğun yanında Tour de France ortaklığı da, şirketin sponsorluk ve iletişim stratejisinin başlıca unsurlarından birini oluşturuyor. Konu ile ilgili açıklama yapan Skoda Auto İletişiminin başında bulunda Martin Lauer; “Bizim bisiklet sporuna olan ilgimiz ve özellikle ‘Tour de France’ ile devam etmekte olan ortaklığımız, en iyiler ile bir ekip oluşturma yönündeki uzun dönemli stratejimizin bir parçasıdır ve bu, bir yandan marka bilinilirliğini ve görünürlüğünü artırırken, diğer yandan da ürünlerimizin birinci sınıf kalitesini de gözler önüne sermektedir” dedi.


“Tour de France” ile olan ortaklık, A.S.O. tarafından Paris – Roubaix yarışı başta olmak üzere Fransa ve Belçika’da organize edilen belli sayıda yarışmanın desteklenmesini içeriyor

OTOMOBİLDE YILIN SON FIRSATLARI

Yılın son haftasına girilirken, sektördeki bir çok firma kampanyalarına hız verdi. İndirimler sonucu geçen yıl 40 bin YTL olan dizel Renault Megane Sedan’ın fiyatı 38 bin, Dacia Logan’ın fiyatı 24 bin YTL’den 22 bin, Renault Clio Symbol’un fiyatı ise 21 bin 500 YTL’den 20 bin YTL’ye düştü.


Peugeot 207’nin fiyatı 31 bin YTL’den 29 bin 500, 307’nin fiyatı 37 bin YTL’den 35 bin, Partner’in fiyatı ise 25 bin YTL’den 23 bin 500 YTL’ye indi.


Opel yeni Astra HB’in 35 bin YTL olan fiyatı 33 bin YTL, Astra Classic’in 26 bin YTL olan fiyatı ise 25 bin YTL’ye düştü. 24 bin YTL olan Fiat Palio’nun fiyatı 21 bin YTL’ye, 27 bin YTL olan Albea’nın fiyatı 25 bin, 34 bin YTL olan Doblo’nun fiyatı 32 bin YTL’ye geriledi.


Toyota Yaris’in fiyatı ise 25 bin YTL’den 24 bin 400 YTL’ye indirildi. Fiyatlarında indirime gitmeyen firmalar ise sattıkları araçların donanımlarında yenilik ve zenginlik yaptı.


“GEÇEN YIL ALMAYAN, BU YIL KARDA”


Çukurova Yetkili Otomobil Satıcıları Derneği (YODER) Başkanı Süleyman Onatça, dövizdeki durgunluğun yanı sıra piyasadaki arz talep dengesini dikkate alan sektördeki firmaların bu yıl satış fiyatlarında indirime gittiğini belirtirken, geçen yıl oto alımını erteleyenlerin bu yıl kara geçtiklerini söyledi.


Onatça, yılın son haftasına girilmesiyle birlikte satışların artmasını umduklarını ifade ederek, şunları kaydetti:


“Firmalar, ellerindeki stokları eritmek ve kotalarını doldurmak için yarış içerisine girdiler. Hem distribütörler hem üreticiler hem de bayiler karsız satışlar yapmaya başladı. Otomobil almak isteyenler için son fırsat günleri. Fiyatlar geçen yıla göre oldukça cazip olduğu için otomobil almanın tam zamanı diyoruz. Çünkü, yıl sonuna kadar stokların eritilmesi için bugüne kadar görülmemiş cazip fırsatlar bulunuyor. Yeni model otomobillerden almak isteyenler düşüncelerini ertelememeli. Bugün otomobil alan yeni yılda almaktan daha karlı olacak.”


Onatça, 2007’nin sektör açısından iç açıcı geçmediğini ve yüzde 9 civarında daralma beklediklerini belirterek, tüm umutların 2008’e ötelendiğini ifade etti.


Onatça, 2008’de otomobil satışlarının yüzde 15 civarında artacağını umduklarını sözlerine ekledi.

Abartısız İsveç lüksü Volvo S80 Executive ile Türkiye’de

Markanın yeni tasarım anlayışını yansıtan S80 modeli Executive donanım seçeneği ile İsveçlilerin abartısız ama kusursuz lüks anlayışını en iyi şekilde gözler önüne seriyor. Güvenliğin yanı sıra, otomobilin geniş iç hacmi ve özel seçilmiş deriler üzerindeki işçilik, Executive donanımının ayrıcalığını yansıtıyor. Çarpışma Uyarısı ve Fren Desteği İçeren Adaptif Hız Sabitleyicisi teknolojisine de sahip olan Volvo S80’in hedefi müşterilere rahat, dinamik ve güvenli bir sürüş sağlamak. Bu sistem, öndeki otomobille önceden belirlenen bir mesafeyi koruyor. Bu mesafenin, bir çarpışma doğurabilecek hızla kapanması durumunda, sistem sürücüyü uyarıyor ve fren sistemini hazırlıyor. Gerek İsveçliler, gerekse dünyanın önemli bir bölümü için önem taşıyan sürücüyü ve tüm yolcuları koruma, Volvo S80 Executive tarafından sunulan önemli bir detay.

Renault, büyük sürprizlerle geleceğe hazırlanıyor

2007 yılında Türkiye’nin her kesiminden binlerce ailenin ortak tutkusu olan Renault, binek otomobil pazarı liderliğini 10. yılında da sürdürüyor. Ayrıca Türkiye’de üretilen Symbol ve Megane Sedan Türkiye’nin en çok satılan otomobilleri konumunda bulunuyorlar.

Otomotiv pazarının sağlıklı gelişmesi için istikrarın devam etmesi büyük önem taşıyor. Şartlar müşteriler için her zaman cazip olmaya devam ediyor. Her şeyden önce 2003 yılından beri Türkiye bir istikrar içinde. Sektör, bunun getirdiği bir dengeye sahip.

2007 yılı başında, otomobil pazarının geçen yıla göre bir miktar eksik kapanmasını normal değerlendirmiştik, pazarda ilk 6 ayda yüzde 30'a yakın bir daralma yaşandı. Geçen yılın şartlarına bakıldığında Pazar gelişimi olağanüstü bir durum arz etmiyor. Geçen yıl Mayıs ayına kadar piyasada yüksek bir satış hacmi oluştu, Mayıs ayındaki çalkalanmayla birlikte satışlar da düştü. Böyle bir atmosferle 2007 yılına girdik. 2007 yılının ikinci yarısında ise şartlar dengeye geldi. Sonuçta yılın sonunda, yılbaşında da öngördüğümüz gibi, geçen yıla göre pazar yaklaşık yüzde 5 oranında düşük gerçekleşecek. Önemli olan ani değişikliklerle makro ekonomik dengelerin etkilenmemesi, dolayısıyla sektörün bundan darbe almamasıdır.

2008 yılına ise olumlu ve istikrarlı bir ortamda giriyoruz. Renault olarak 2008 yılını büyük bir coşku ile yaşayacağız. Renault, 2008 yılından itibaren büyük yeniliklerle Türkiye otomotiv pazarında yer alacak. Renault Kontrat 2009 dahilinde pazara sunulacak 26 modelden 8’ini önümüzdeki yıl Türkiye pazarına sunacağız. Türkiye'de her iki otomobilden birini üreten ve yoğun ihracat yapan bir marka olarak bu durumdan büyük gurur duyuyoruz. OYAK ve Renault olarak iki ortağımız Türkiye'ye güvenle bakıyorlar ve her ortamda bu mesajlarını sıklıkla veriyorlar, öncelikle Türkiye'de otomotiv sektörünün taşıdığı avantajların önümüzdeki dönemde artarak devam etmesi çok büyük önem taşıyor.

Renault, büyük sürprizlerle geleceğe hazırlanıyor. Mart ayında Yeni Laguna lansmanı ile yeniliklerimiz Türkiye pazarına girmeye başlayacak. Yeni Laguna ile kalite konusunda dünyanın ilk üç modeli arasında olma iddiamız bulunuyor. Bunu takip eden aylarda ise neredeyse her ay bir model olmak üzere toplam 8 model lanse edeceğiz. Bunların arasında sadece Türkiye’de üretilecek olan Clio Grand Tour bizim için ayrı bir önem teşkil ediyor. Clio Grand Tour, hatchback versiyona göre sunduğu farklı standartlar ve çok amaçlı kullanım özelliği ile beğeni kazanacak. Bu yeni otomobil, dinamik dizayn ile geniş yükleme hacmini bir arada sunan bir araç arayışında olan müşteri kitlesinin beklentilerini karşılayacak. Clio Grand Tour modelimizi ise Yeni Kangoo, Grand Modus ve yılın ikinci yarısında yeni gerçek 4x4 modelimiz olan Koleos olmak üzere birçok yeni model takip edecek.

Bunların etkisiyle çok iyi ve hızlı bir performans göstereceğiz. Renault çok satan otomobillere sahipse, ülkedeki 450 çeşit otomobil içinde sadece 'Megane Sedan' ve 'Symbol' en çok satan otomobiller ise bunlar kaliteli ve arkalarında güçlü bir hizmet ağı olduğu içindir. Renault olarak binek otomobil pazarındaki tartışmasız liderliğimizi sürdürmeyi planlıyoruz.

Özellikle küresel ısınmanın çok daha gündemde olduğu bu dönemde, çevreci yeni teknolojilere sahip daha az yakıt tüketen araçların üretiminin çoğaltılması büyük önem taşıyor. 2008 yılında, piyasada eski araçların bu yeni nesil araçlarla değişimini sağlayacak bir açılım bekliyoruz.

2008'de keyif '4x4'lük olacak

70'in üzerinde yeni modelin Türkiye yollarına çıktığı 2007 yılı sona ermek üzere. Fakat otodaki model fırtınası 2007 ile dinmeyecek. 2008'de de tam 48 yeni model Türkiye pazarına sunulacak. Türkiye pazarında tüm segmentlerden pay almak isteyen üreticilerin yarattığı yeni model fırtınası otoda 2008 modasının 4x4'ler olacağını işaret ediyor. 2008'de Türk otomobilseverleri karşılayacak 4x4'ler şöyle; Audi Q5, BMW X6, Citroen C-Crosser, Ford Kuga, Mercedes GLK, Mitsubishi Outlander, Nissan X-Trail, Peugeot 4007, Renault Koleos, VW Tiguan, Toyota Land Cruiser ve Volvo XC60.


Toyota Land Cruiser

112 bin Euro'dan başlayan fiyatlarla satışa sunulacak olan Land Cruiser V8, 4.7 lt. dizel ve 4.5lt. benzinli motor seçenekleri ile yollara çıkacak.


Peugeot 4007

Fransız PSA ile Japon Mitsubishi'nin ortaklaşa geliştirdiği Peugeot 4007, Türkiye'ye 2.2 lt. 156 bg'lik bir HDi dizel motorla ithal edilecek


Ford Kuga

Focus ile aynı platforma sahip Kuga, kompakt 4x4 sınıfında iddialı. Kuga'da 1.6 lt. dahil olmak üzere 2'si dizel 3'ü benzinli 5 motor seçeneği bulunuyor.


Volkswagen Tiguan

Tiguan, Türkiye'ye ikisi benzinli toplam üç motor seçeneğiyle ithal edilecek. 1.4 lt. 150 bg'lik Tiguan'ın baz fiyatı 60 bin YTL civarı olacak.

Sıra benzinli motoru dizelleştirmeye geldi

Küresel ısınma nedeniyle sürekli olarak suçlanan ve çeşitli kurallar içine sokulmaya çalışılan otomotiv üreticileri, son dönemde mesailerinin büyük kısmını çevreci motor teknolojileri üzerine yoğunlaştırdı. Bunda en büyük pay da, kuşkusuz motor geliştirmeyle ilgilenen mühendislere düştü!

Son dönemde karbon emisyonları konusunda iyiden iyiye sıkışan üreticiler, hem kendilerine verilen değerleri karşılayacak düşük emisyonlu motorlar için, hem de giderek ağırlığı artan dizel motorlar karşısında benzinli motorları harcatmamaya çalışıyorlar. Nitekim gerek uzmanlar, gerekse de üreticiler benzinli motorların modasının kolay kolay geçmeyeceğini söylüyorlar. Bir bildikleri mi var acaba?



Mühendisler işbaşında

Elbette ki var. Ancak tam olarak geliştirme aşamasında. Kısaca HCCI olarak adlandırılan sistemle donatılması düşünülen geleceğin benzinli motorlar, August Otto’nun içten yanmalı ve buji ateşlemeli benzinli motoruyla Rudolf Diesel’in kendi kendine ateşleme yapabilen dizel motorlarının özelliklerini bir yerde toplamayı amaçlıyor.

Daha önceden de defalarca denenen bu yöntem, geliştirme ve üretim masraflarının yüksekliği, teknik elverişsizlikler gibi faktörlerle hep ertelenmişti. Ancak baskılar, bu sistemi yeniden laboratuvarlara döndürdü. Nitekim başta General Motors olmak üzere bazı büyük üreticiler, bu teknolojiyi daha ileri götürmek için mesai harcayıp, konseptler üretiyor.

Sistemin esas amacıysa, benzinli motorlara dizelin sunduğu düşük tüketim ve karbondioksit salınımı özelliği katmak. Bu geliştirilecek motorun, metan ve bioyakıtlar gibi farklı yakıtlarla da çalışabilmesi amaçlanıyor.

HCCI motorda yakıt, homojen olarak önceden yüksek oranda havayla karıştırılıyor. Piston en yüksek noktasına ulaştığında da, bu yakıt basıncın etkisiyle yanmaya başlıyor. Bu tip bir motorda yakıt buji gibi tek bir noktadan değil, pek çok noktadan ateşlenmiş olacak.

Şimdilik bir dizel motorun benzinli bir motora döndürülmesi şeklinde ilerleyen çalışmalar, çeşitli elektronik kontrol üniteleri eklenerek sürüyor. Sistemin hala pahalı ve karmaşık bir teknik gerektirdiğini belirtiyorlar

İki otomotiv devi Türkiye’ye geliyor

24 milyar dolar cirolu Kanadalı Magna, Tekirdağ’a fabrika kurmaya hazırlanıyor. İkinci yatırımcının adı sır gibi saklanırken, Volkswagen, PSA Group ve Toyota’nın adı konuşuluyor


Bu yıl üretim ve ihracat rekoru kırmaya hazırlanan otomotiv sektörüne iki yeni yatırım müjdesi geldi. Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, dünya otomotiv devlerinden iki şirketin, Türkiye’de toplam 1.4 milyar euroluk (2.03 milyar dolar) yatırıma hazırlandığını söyledi. Bakan Çağlayan, bu şirketlerden birinin 1 milyar, diğerinin de 400 milyon euroluk yatırım yapmayı istediğini kaydetti.


Çağlayan’ın açıkladığı iki yeni otomotiv yatırımından ilki Kanadalı Magna Grubu’na ait olacak. İkinci yatırımcının adı sır gibi saklanırken, kulislerde çeşitli dedikodular da dönüyor. Volkswagen, PSA Group ve Toyota en büyük adaylar arasında yer alıyor.


Magna, Tekirdağ’ı seçti


Dünya devlerine yan sanayi parçası ve fason olarak araç üreten Magna Grubu’nun Tekirdağ yakınlarında 400 milyon euroluk yatırıma imza atması bekleniyor. 24 milyar dolar ciroya sahip olan dev şirketin bu bölgede yatırım yapmak istemesinin nedeni Türkiye’nin önde gelen yan sanayi şirketlerinden Uzel’e yakın olabilmek. 24 milyar dolar cirolu Magna’nın Türkiye’de 80+80 bin adetlik bir tesis kuracağı kaydediliyor. Şirketin, son dönemde flört halinde olduğu Çinli markalardan birini Tekirdağ’da üretebileceği otomotiv kulislerinde konuşuluyor.


Magna, dünya devlerinin gözdesi olan Çinli markaların başta Avrupa olmak üzere tüm dünyaya açılmasına destek veriyor. Magna’nın ilgilendiği markalar ise Türkiye distribütörlüğünü Mermerler Grubu’nun aldığı Chery ile Anadolu Grubu’nun önümüzdeki dönemde yeni markası olması beklenen Geely. Kanadalı otomotiv devinin, Avrupa pazarına daha önce Türkiye’den açılmak istediklerini açıklayan Chery ve Geely’yi üretim merkezi haline getirmesi bekleniyor.


BMW ve Chrysler’e fason araç üretiyor


DünyanIn 4’üncü büyük otomotiv yan sanayi şirketi olan Kanadalı Magna International, General Motors’dan Honda’ya kadar birçok şirkete ürün sağlıyor. 83 bin çalışanı olan şirketin irili ufaklı toplam 240 adet üretim merkezi var. Geçen yıl yaklaşık 24 milyar dolar ciro elde eden Magna International, yan sanayi parçalarının yanı sıra devlere fason olarak üretim yapıyor. Şirket, BWM’nin küçük 4x4 aracı X3’ü Avusturya’nın Grez şehrinde üretiyor. Kanadalı şirket ayrıca Chrysler için Voyager, 300C, Jeep Commander, Cherokee modellerini üretiyor. Magna, Mercedes-Benz ve Saab için de üretim gerçekleştiriyor.


İkinci yatırımcı Toyota mı?


Toyota, Doblo ve Transit Connect’in Avrupa’da önemli satış rakamları yakalaması nedeniyle Adapazarı’nda üretmek için hafif ticari araç üzerinde çalışmalar yapıyor. Toyota Otomotiv Türkiye CEO’su Tamer Ünlü, henüz verilmiş kararın olmadığını belirtirken, yenilenecek Toyota Verso’nun platformundan yararlanarak hafif ticari üretimi için çalışıldığı ifade ediliyor.

BURÇLAR VE OTOMOBİLLERİ

KOÇ (21 mart-21 nisan)

Direksiyon başındayken başka bir otomobilin kendisini geçmesine çok sinirlenir. Koç sürücüsü hızlı araba kullanmaya bayılır. Refleksleri çok iyidir ve tam zamanında önlemini alıp, tehlikeyi önlemesini bilir. Bir tavsiyede bizden; Koç burcu insanını araba kullanırken rahatsız etmeyin,içindeki trafik canavarını uyandırabilirsiniz!

HAYALİNDEKİ OTOMOBİL: Koç burcu insanının hayalini kırmızı bir spor otomobil süsler. Otomobilin müzik sisteminin iyi olması onlar için hayati önem taşır.


BOĞA (22 nisan –21 mayıs)

Boğa burcu yaşama ve ondan haz almaya düşkün bir burçtur. Boğa burcu insanı genelde sakin olarak tanınır. ancak trafiğe çıktığında iş değişir. Kinci ve maceraperest olmaları onların direksiyon başındaki tavırları üzerinde belirleyici rol oynar. Boğa burcu sürücüsüne karşı trafikte dikkatli olmak gerekir.

HAYALİNDEKİ OTOMOBİL: Doğaya düşkünlüğü otomobil seçiminde de kendisini gösterir. İçinde rahat edebilecekleri otomobilleri seçerler. Gri ve kırmızı en çok tercih ettikleri renklerdir.


İKİZLER (22 mayıs-21 haziran)

İkizler burcu insanı gençliğin ve dinamizmin sembolüdür. Bunun nedeni ikizler insanının hangi yaşta olursa olsun genç ve çocuksu kalmayı başarmasıdır. Maceradan hoşlanırlar ve çok meraklıdırlar. İkizler sürücüsü hızlı, sinirli ve sabırsızdır.

HAYALİNDEKİ OTOMOBİL: Onun değişken karakteri farklı otomobilleri beğenmesine yol açar. Biraz maymun iştahlı olduğu söylenebilir. Seçtiği otomobil mutlaka gündemde ve modern olmalıdır.


YENGEÇ (22 haziran - 21 temmuz)

Çok duygusal, hayalci, çocuksu insanlardır. Yengeçler ölçülü ve dikkatlidirler. Direksiyon başında da dikkatlidirler. Trafik kurallarına uymaya özen gösterirler ve birisi bir hata yaptığında oldukça sinirlenirler. Emniyet kemeri takmadan asla yola çıkmazlar.

HAYALİNDEKİ OTOMOBİL: Görünüş ve lüksten çok, fonksiyon önemlidir. Aile otomobillerini tercih ederler. Fazla hız yapmamalarına rağmen güçlü motorlu otomobilleri tercih ederler. Bir markaya güven duyarlarsa kesinlikle değiştirmezler.


ASLAN (22 temmuz -21 ağustos)

Otomobil kullanırken kendine çok güvenir. Can sıkıcı olaylar karşısında soğukkanlılığını korumayı başardığı için hemen hemen hiç hata yapmaz.

HAYALİNDEKİ OTOMOBİL: Soğukkanlı olan aslan burcu insanı kendine güven veren, güçlü ve sağlam otomobilleri tercih eder. Bu nedenle aslan burcu insanının hayalini her türlü lüks ve konfora sahip araçlar süsler.


BAŞAK (22 ağustos –21 eylül)

Hayatının bir parçası olan titizliği otomobil sürerken de gösterir. Kurallara oldukça özen gösterir. Ancak sabahları sinirli olur ve otomobil kullandığında etrafına öfke saçabilir.

HAYALİNDEKİ OTOMOBİL: Detaylara önem verir, otomobilinde de konfor ister. Sağlam geniş ve ekonomik bir otomobil tam onlara göredir.


TERAZİ (22 eylül-21 ekim)

Trafikte son derece kibar olmalarına karşın oldukça kararsız davranışlar sergilerler. Sürekli diğer arabalara bakarlar. Otomobil kullanmak onlar için kesinlikle bir zevk değildir.

HAYALİNDEKİ OTOMOBİL: İç ve dış dizaynı önem taşır. Teknik ayrıntılar genellikle fazla önem taşımaz. Bir terazi için otomobilin çizilmesi tam bir felakettir.


AKREP (22 ekim -21 kasım)

Çok kıskanç olmasıyla tanınan akrep burcu, hataları affetmeyen ve saldırmak için fırsat kollayan bir karakter barındırırlar. Sakin görünseler de bir hata ile karşılaştıklarında bağırıp çağırmaktan geri kalmazlar.

HAYALİNDEKİ OTOMOBİL: En son model hızlı ve güçlü otomobillerden hoşlanırlar. Motor sır dolu bir kutu değil, yakından ilgilendikleri bilgi sahibi oldukları bir şeydir. Güçlü otomobille hava atmaya bayılır. Siz siz olun sakın otomobilini eleştirmeyin.!


YAY (22 kasım -21 aralık)

Özgürlüğüne düşkün olan yay burcu maceraya bayılır. Kendisini çok iyi tanır ve özelliklerinin farkındadır. Trafikte korkusuzdur. Trafik kurallarına uyar ve diğer sürücülere saygılıdır.

HAYALİNDEKİ OTOMOBİL: Konforlu ve sevimli otomobillerden hoşlanır. Otomobillerinin herkeste bulunmasını istemezler Üstü açık ya da en azından sunrooflu, bir otomobil tercih ederler.


OĞLAK ( 22 aralık -21 ocak)

Oğlak burcu yönetici olmak için yaratılmıştır. Organizasyon yeteneği güçlüdür. Reflekslerine, hızına yani otomobiline hakimdir. İyi bir sürücüdür.

HAYALİNDEKİ OTOMOBİL: Kullandığı otomobil mutlaka en son model olmalıdır. Satış sonrası servise de büyük önem verir.


KOVA (22 ocak - 21 şubat)

Hayatını olduğu gibi trafik kurallarını da hiçe sayar. Diğer sürücüleri küçümseyen bir tavrı vardır.

HAYALİNDEKİ OTOMOBİL: Kova burcu insanı otomobilinin dikkat çekici ve son model olmasını ister. Uyumlu bir dizayn, eksantrik bir iç donanım, büyük boyutlu geniş bir panel ve güçlü motor otomobilinde aradığı özelliklerdir.


BALIK (22 şubat - 2 0mart)

Hayalci ve romantik balık burcu insanı trafikte kurallara bağlıdır. Balıklar yolda tehlikeden uzak dururlar. Çok dalgın oldukları için tehlikeli durumlar yaratabilirler.

HAYALİNDEKİ OTOMOBİL: Canlı renkleri severler. Kullanılmış otomobil almaktan hiç çekinmezler. Eski otomobil alıp yenilemeye üşenmezler. Gezmeye meraklı oldukları için otomobilin rahatlığı da çok önemlidir.

Vitesi büyüttük, şimdi gaza basma zamanı geldi

2007 yılı Türk otomotiv sektörü adına önemli bir yıl oldu.


800 milyon Euro’luk yeni yatırımla birlikte Türkiye’de 7 yeni modelin (Fiat Fiorino, Peugeot Bipper, Citroen Nemo, (Minicargo üçlüsü) Fiat Linea, Toyota Auris, Hyundai Matrix, Renault Clio Grand Tour) üretimine başlanırken, Türk otomotivi ’kaliteli üretim merkezi’ ünvanına ulaşarak dünyada sınıf atladı. Biz de Hürriyet gazetesi ve Otoyaşam olarak 2008’in bu ilk günlerinde 2007 yılında otomotiv sektörüne damgasını vuran önemli gelişmeleri hatırlatmak istedik. Bir çok gelişmenin yaşandığı 2007 yılında vitesi büyüten Türk otomotiv sektörü için 2008’de artık gaza basma zamanı geldi.


Bursa Renault’un en iyisi: (10 Ocak) Bursa’daki Oyak Renault fabrikasına 10 yılda toplam 1.08 milyar dolarlık yatırım yaptıklarını söyleyen Renault Dış İlişkiler Başkanı Yardımcısı ve Euromed Başkanı Luc Alexandre Menard, Bursa’daki fabrikalarının yapılan değerlendirme sonucunda dünyanın en iyi Renault fabrikalarının başında yer aldığını kaydetti.


Tofaş’a Doğu Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bağlandı: (18 Ocak) Dünyayı üç bölgeye ayıran İtalyan Fiat, Tofaş’a, tüm Afrika, Ortadoğu ve Doğu Avrupa ülkelerini bağladı. Bu ülkelerde bundan böyle tüm satış ve pazarlamayı Tofaş’ın organize edeceği söylensede, sonraki dönemde bu konuda bir gelişme veya açıklama olmadı.


Hyundai, Türkiye’de çoğunluk hisseyi aldı: (22 Ocak) Koreli Hyundai Motors, Türkiye’de yüzde 50 ortağı olduğu Hyundai Assan’da çoğunluk hisseyi alarak şirketin kontrolünü Kibar Holding’den devraldı. Hyundai yetkilileri, bu kararda Toyota’nın Sabancı Holding’in elindeki hisseleri almasının kendileri için bir örnek olduğunu belirttiler. Korelilerin Türkiye’deki hissesi 2007’de yüzde 70’in üzerine çıktı.


Koç, Otoyol’u gözden çıkardı: (5 Mart) Koç Holding, Fiat Grubu’na bağlı Iveco’yla Türkiye’de ortak iştiraki olan Otoyol şirketini gözden çıkardı. Koç Holding, Otoyol’un Adapazarı’nda yıllık 18 bin araç kapasiteli midibüs ve kamyon üreten fabrikasını verimsiz olduğu için kapatıp, Iveco’nun sadece Türkiye distribütörlüğünü planladı.


Toyota Auris, Adapazarı’nda üretilmeye başlandı: (8 Mart) Japon Toyota, Avrupa pazarı için Avrupa’da geliştirdiği Auris modelini Türkiye’de üretmeye başladı.


Kibar’dan hissemizi ucuza verdik açıklaması: (10 Mart) Kibar Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ali Kibar, Korelilerin yüzde 50 ortak oldukları Hyundai Assan’dan yüzde 20 hisse daha alarak çoğunluğu ele geçirme karşılığında kendilerine yatırım, istihdam ve ihracat sözü verdiklerini söylemişti. Kibar, "Biz bu sözlere karşılık yatırımın önünü tıkamamak için yüzde 20’lik hisseyi fedakarlık yaparak değerinin altında verdik" dedi.


Askam, Temsa evliğili sonuçlanmadı: (23 Mart) Ağır kamyon üretmek için kolları sıvayan Temsa ile Türkiye’nin ilk kamyon üreticisi Askam arasındaki ortaklık görüşmelerinden sonuç çıkmadı. Askam Genel Müdürü Çiğdem Topaloğlu, yaklaşık 1 yıldır süren görüşmelerle ilgili olarak, "Temsa ile görüşmeler bitti, anlaşma olmadı. Biz kendi kaynaklarımızla üretime yeniden başlıyoruz" dedi.


Adapazarı en iyi Toyota fabrikası seçildi: (26 Mart) Toyota’nın Adapazarı fabrikası, dünyanın en iyi Toyota fabrikası seçildi. Toyota Türkiye Üretim Genel Müdürü Tamer Ünlü, "Japon şirketin fabrikalar arasında yaptığı değerlendirmede en iyi ve en kaliteli üretim yapan fabrika biz çıktık" dedi.


Otoyol’un üretimi durdu, Selek istifa etti: (7 Nisan) Koç Holding, Otoyol’un Adapazarı’nda yıllık 18 bin araç kapasiteli midibüs ve kamyon üreten fabrikasını verimsiz olduğu için kapatırken, 20 yıldır Koç Grubu bünyesinde çalışan ve 2003 yılından bu yana Otoyol’un Genel Müdürü olan Murat Selek ise istifa etti.


Anadolu Grubu D-Max üretimi için anlaştı: (25 Nisan) Japon otomotiv devi Isuzu, Türkiye’yi Avrupa’nın üretim merkezi yapmak için düğmeye bastı. 7 yıldır Türkiye’de Anadolu Grubu ile birlikte kamyonet ve midibüs üretimi yapan Isuzu, hem kamyon hem de başarılı pick-up modeli D-Max’i de Avrupa pazarına dönük olarak Türkiye’de üretmek için Anadolu Grubu’yla anlaşma imzaladı.


Hyundai Matrix yerli oldu: (1 Mayıs) Koreli üretici Hyundai Türkiye’de üretimini gerçekleştirdiği ve ihracatını yaptığı modellerin arasına Matrix’i de ekledi. 80 milyon dolar tutarındaki yatırımla artık Türkiye’de üretilen Matrix’lerin yaklaşık yüzde 95’lik bölümü 60 tan fazla ülkeye ihraç edilecek. Yerli Matrix 26 bin 900 YTL ile 36 bin 50 YTL arasında değişen fiyatlarla Türkiye’de satışa sunuldu.


Mazda doğrudan geldi, Mermerler’le yolunu ayırdı: (3 Mayıs) Son 1 yıldır Türkiye’deki faaliyetleri ve temsilciliği tartışılan Mazda, Türkiye’deki bayilerine gönderdiği yazıyla son noktayı koydu. 22 yıldır Türkiye distribütörü olan Mermerler Grubu’yla yollarını ayıran Mazda, Türkiye’de kendi şirketiyle faaliyetlerini sürdürme kararı aldı. Mazda, bayilerine gönderdiği yazıda, "Türkiye’de heyecan uyandıracak geleceğimize katılımınız bizi mutlu eder" dedi.


Bursalı Fiat Linea dünyaya boğazda tanıtıldı: (4 Mayıs) Tofaş’ın Bursa fabrikasında dünya pazarı için üretilen Fiat Linea, İstanbul Boğazı’ndaki Su Ada’daki görkemli lansmanla dünya vitrinine çıktı. Fiat Auto CEO’su Sergio Marchionne, "Mustafa’yla (Koç) 2004 yılında Boğaz’da bir dünya lansmanı hayalini kurmuştuk. Bu hayalimizi Linea’yla gerçekleştirdik" dedi.


Yeni Doblo için 350 milyon yatırım planı: (17 Mayıs) Fiat’ın yeni Doblo’nun Türkiye’de üretilmesi konusundaki kararı 1 hafta içinde vereceğini söyleyen Tofaş CEO’su Ali Pandır, "Bu konuda yaptığımız fizibilite çalışmaları devam ediyor. Biz yeni Doblo’yu üretmek için 350 milyon Euro’luk bütçe ayırdık" dedi.


Türkiye, Ford’un devler ligine girdi: (18 Mayıs) Ford’un Avrupa’daki 6’ıncı büyük pazarı olan Türkiye, model geliştirmede de etkili oluyor. Ford, eski Mondeo’da bulunmayan 1.6 litrelik motor seçeneğini tamamen Türkiye’nin isteği doğrultusunda yeni Mondeo’ya ekledi.


Toyota, Türkiye’yi Ünlü’ye bağladı: (19 Mayıs) Dünyanın en büyük otomotiv firması Japon Toyota, Türkiye’yi Tamer Ünlü’ye bağladı. Toyota Türkiye Üretim Müdürü Tamer Ünlü, Japon Kazuhiro Kobayashi’nin yerine şirketin CEO’su olarak atandı. Böylece Tamer Ünlü Japon şirketin dünyadaki ilk Türk CEO’su ünvanını aldı.


PSA, Türkiye’den 1.5 milyar Euro’luk parça alacak: (21 Haziran) Boeing’ten Fransız Peugeot-Citroen (PSA) Grubu’nun CEO’luğuna gelen Christian Streiff, Türk otomotiv endüstrisisi açısından tarihi bir karara imzasını atıyor. Bu yıl Türkiye’den 400 milyon Euro’luk yedek parça alacak PSA Grubu, bu rakamı 2 yıl içinde 1.5 milyar Euro’ya çıkartmayı planlıyor. PSA’nın bir sonraki adımı ise Türkiye’de ucuz otomobil üretecek bir fabrika kurmak olacak.


Hyundai, Türkiye’de iki model için düğmeye bastı: (3 Eylül) Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın Nisan ayında Türkiye’yi ziyaret eden Hyundai Başkanı Mong-Koo Chung’a yaptığı, "Benim de gözlerim sizinki gibi biraz çekiktir. Masanın altından da teşvik verelim yatırımını artır" talebi etkili oldu. Hyundai, 3 yıl içinde 2 yeni modelin daha Türkiye’de üretilmesi için düğmeye basarken, yeni modellerle birlikte toplam kapasitenin 200 bin adedi aşması bekleniyor.


Kocaelili Connect Amerika’ya İnönülü Kargo’yu Rusya’ya: (12 Eylül) Ford Otosan Kocaeli Fabrikası’nda ürettiği Transit Connect’i otomotivin anavatanı olan Amerika’ya ihraç etmeye hazırlanırken, Eskişehir’deki İnönü fabrikasında ürettiği Kargo ile de Rusya ve çevresinde büyüme planı yapıyor. Ford Otosan Genel Müdürü Michail Flewitt, Transit Connect’in, Amerika’ya ihracatı için son aşamaya geldiklerini belirtti.


Karsan, Citroen de üretecek: (22 Eylül) Otomotivde hızla "fason üretim merkezi"ne dönüşen Karsan, Citroen’in ticari aracı Berlingo’yu üretmek üzere anlaşma imzaladı. Buna göre Karsan, yenilenen Berlingo’nun mevcut versiyonunu Bursa’da üretecek. Ayrıca Peugeot ve Citroen’in ticari araçları için arka aks gelişterecek. Karsan Genel Müdürü Can Karabağ, "Peugeot Partner ve Citroen Berlingo’da seri sonu üretim yapacağız" dedi.


Daihatsu Türkiye’de midibüs üretmeye başladı: (24 Eylül) Japon Daihatsu, Türkiye’de ’ithalatçı firma’ kimliğinden sıyrılıp, ülke ihracatına katkıda bulunmak istiyor. Daihatsu’nun Türkiye distribütörü ALJ Grup, dünyada sadece Bursa’da ’Deltabus’ isimli midibüs üreterek ihraç etmeye başladı. 2008 yılında 1000 adet Deltabus’la 40 milyon dolarlık ihracat geliri hedefleyen Daihatsu Türkiye, yeni ülkelerin devreye girmesiyle bu rakamı artırmak istiyor.


Minicargo üretimi başladı: (4 Ekim) Tofaş tarafından Fiat, Peugeot ve Citroen için Bursa’da üretilecek 380 milyon Euro’luk Minicargo projesinde üretim başladı. Tüm fikri mülkiyet hakları Tofaş’a ait olan Minicargo, Fiat ve PSA Grubu için Bursa’da yılda 165 bin adet üretilecek. Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, bu önemli aracın 8 yılda Türkiye ekonomisine 11 milyar dolarlık ihracat geliri sağlayacağını belirtti.


Mermerler Mazda’ya karşı ilk davayı açtı: (10 Ekim) Mazda, 22 yıldır Türkiye’de temsilcisi olan Mermerler Grubu’yla 31 Mart 2007’de sözleşmelerinin bitmesinin ardından, Türkiye’ye doğrudan girme kararı almıştı. 2008 yılı başında, Mazda Avrupa bünyesinde Türkiye’de kendi kurdukları şirketle hizmet vermeye başlayacaklarını açıklayan Japon şirkete, eski ortağından ilk darbe geldi. Son 6 aydır yaşanan süreçte sessiz kalan Mermerler Grubu, Mazda’ya karşı hukuki süreci başlattı.


Otomotivin 4 süvarisinden birlik mesajı: (28 Kasım) Otomotivin Davos’u olarak adlandırılan Automotivist’de biraraya gelen Ford, Fiat, Oyak Renault ve Toyota CEO’ları "Türkiye’de yerli bir markanın artık çıkamayacağı" görüşünde birleşti. "Otomotivin 4 büyük süvarisi"ni temsil eden CEO’lar, "Marka yaratmak yerine nasıl daha fazla üretim yaparız, buna bakmak gerek" mesajı verdi.


Otomotiv iki rekor birden kırdı: (28 Aralık) Otomotiv sektörü, iç pazarda daralma yaşamasına rağmen, 2007 yılını çifte rekorla geride bırakıyor. Üretimini 1 milyon 135 bin adede çıkaran otomotiv, bu alanda rekor kırarken, ihracatını da 830 bin adet ve 20 milyar dolara taşıyarak bir başka rekora imza attı.


Malezya, Türkiye için hafif ticari üretecek


Otomotiv editörü olarak Türkiye pazarında yer alan 50’in üzerindeki markaya da aynı mesafade olduğumu düşünüyorum. Yorum ve haberlerimde, tek şartım markanın veya modelin güzel bir hikayesi olması. Bugün kimse, ’Emre ... markaya daha yakın’, ’.... markanın haberlerine daha fazla yer veriyor’ diyemez. Diyen varsa da bu köşe kendisine sonuna kadar açık. Benim tek kıstasım yine söylüyorum karşımdaki markaların bana anlatacak birşeyi olması.


Bu doğrultuda geçtiğimiz günlerde Malezyalı otomotiv markası Proton’la ilgili duyduklarımı sizinle paylaşmak istedim. Her ne kadar Malezya’nın bile bir otomobil markası olmasına biraz gıcık olsam da, hikaye güzel. Bilmeyenler için Malezya bizim yapamadığımızı yapıp 1983 yılında Japon Mitsubishi’nin desteğiyle milli markaları Proton’u yarattı ve başta İngiltere olmak üzere dünyaya açıldı. 1996 yılına gelindiğinde, ünlü İngiliz spor markası Lotus’u almasıyla Proton’un bir anda yıldızı parladı. Çünkü bu satın almayla birlikte Proton, yeni modellerinde hem Lotus teknolojisini hem de imajını kullanmaya başladı.


Proton’un Türkiye’yle ilişkisi ise 1998 yılına uzanıyor. Jet Fadıl lakaplı Fadıl Akgündüz’ün temsilciliğinde Türkiye pazarına giriş yaptı. Türkiye’de 2 yıl boyunca 5 bine yakın araç satıldı ama 2000 yılında Jet-pa’nın içine girdiği sıkıntılar nedeniyle Proton Türkiye’den resmen kaçtı. Tabi bu arada satılan araçlarla ilgili bir çok problemin de yaşandığını söylemek lazım.


Aradan 4 yıl geçtikten sonra Proton karşımıza bu kez Ulu Motor çatısı altında çıktı. Ulu Motor, Ulubaşlar Group’un bünyesinde kurulan bir şirket. İş hayatına 1973 yılında Grundig ve Telefunken bayiliğiyle başlayan Ulubaşlar, bugün Proton’un Türkiye distribütörlüğünün yanısıra, Kia’nın ana bayisi durumunda. Yani bir başka değişle Kia’nın ana bayisi Proton’un Türkiye distribütörü oldu. Ulubaşlar, açıkçası Türkiye’de enkaz olmuş bir markanın temsilciliğini alınca son iki yıldır sadece yaraları sarmakla uğraşıyor. Şimdi ikinci aşama daha doğrusu en zor bölüme gelmiş durumdalar. O da marka imajını yukarıya çekmek. Ellerinde Lotus gibi önemli bir koz olmasına rağmen, henüz Türkiye’de bunu kullanamadılar. Çünkü daha henüz Lotus’la Türkiye’yi tanıştıramadılar. 2008 yılı sonuna doğru ilk Lotus aracın Türkiye’ye geleceği ve ilk modelin 4 çeker olacağı söyleniyor. Bence Ulu Motor’un yapması gereken Lotus’a yüklenip Proton’un imajını yükseltmesi.


Gelelim Proton’la ilgili diğer hikayeye. Biliyorsunuz, Türkiye’de pazarın neredeyse yarısı bugün hafif ticari araçlardan oluşuyor. Vergi avantajı nedeniyle bu tip araçlara sahip markaların pazardaki gücü ortada. Bunun farkında olan Ulu Motor, Malezya’ya hafif ticari araç üretimi konusunda bastırmış. Şimdi Malezyalı şirket, 2008 yılında binek modeli Savy’den bozma bir hafif ticari araç üretmeyi planları arasına almış. Bu gerçekleşirse 2009 yılından itibaren Ulu Motor’un elinde bir de hafif ticari model olacak. Bekleyip göreceğiz.

Yeni Forester yüzünü gösterdi

Kuzey Amerika Otomobil Fuarı’nda tanıtımı yapılacak olan Forester’ın tasarımı, öncüsüne göre bir hayli değişmiş. Geniş farları ve ön ızgarası ile dikkat çekici bir tasarıma kavuşan Forester, artan yüksekliği ile de hem daha geniş bir iç mekan sunacak hem de önceki nesillerde alçak yapısı ile kısmen zorlandığı off-road’daki kabiliyetini üst seviyelere taşımış olacak. Öncüsünün Crossover tasarımından az da olsa uzaklaşıp SUV çizgilerine bürünen yeni Forester’a yandan bakıldığında ne kadar büyüdüğünü görmek mümkün. Artan dingil mesafesi ile daha fazla konfor sunmayı hedefleyen Forester, buna rağmen sportiflikten ödün vermiyor. Aracın iç mekanına geçildiğinde ise yeni Impreza ile neredeyse aynı denilebilecek bir kokpit sürücüyü karşılıyor. Buna rağmen Impreza’ya oranla daha kaliteli malzemelerin ve işçiliğin kullanıldığı Forester’da 2.0 ve 2.5 litrelik benzinli motorlar görev yapacak. Impreza’dan tanıdığımız atmoseferik ve turbo beslemeli bu motorlar ürettikleri gücü aracın 4 tekerleğine de aktaracaklar. Forester’ın rakipleri karşısındaki tek dezavantajı ise şuan için dizel motora seçeneğine sahip olmayışı. SI-Drive sistemi sayesinde konforlu veya sportif modda aracın kullanılmasına izin veren Forester, birçok yeni teknolojik özelliği de beraberinde getirecek.

HYUNDAİ'DEN ÖNEMLİ BİR AYRILIK

Çok Değerli Basın Mensubu Arkadaşlarım,


Çalışma hayatımdaki en büyük idealim, Devletim’in belirlemiş olduğu 20 yıllık çalışma süremi bitirerek ülkeme olan hizmetimi yerine getirmekti. Bu amaçla da, bir süre önce kendi isteğimle vermiş olduğum istifamla; 4 Ocak 2008 tarihi itibariyle emekliliğim sebebi ile Hyundai’den ayrılıyorum.


Bir yandan, son 12 yıldan bu yana hizmet verdiğim markamdan, değerli yöneticilerimden, sevgili çalışma arkadaşlarımdan ve sizlerden ayrılmak zor gelse de, bir yandan da hedefimi gerçekleştirmiş olmanın huzurunu ve çalışma hayatının etik kurallarından ödün vermeden bu süreci tamamlamış olmanın da gururunu yaşıyorum.


Hyundai’deki çalışma hayatımda edinilebilecek en değerli tecrübeleri edindiğime inanıyorum. Bunun içinde bana olan destek ve güveninden dolayı başta Sayın Ali Kibar olmak üzere Hyundai’deki tüm yöneticilerime ve çalışma arkadaşlarıma içtenlikle teşekkür ediyorum.


Şimdi de çalışma hayatımdaki ikinci idealim olan ve kısa bir süre önce Üniversite’de Öğretim Görevlisi olarak başlamış olduğum görevimi daha da yoğunlaştırarak sürdürmek istiyorum. Böylece çalışma hayatında edindiğim tecrübelerimi çok sevgili öğrencilerimle paylaşma fırsatını bulabileceğim. Bunun yanısıra Mesleki Dernekler’de sürdürmüş olduğum çalışmalarıma da gönüllü olarak devam etmek istiyorum


Siz değerli Basın Mensubu Arkadaşlarımla hep iyi ilişkiler içinde olduk. Bunun aksi olması gerçekten mümkün olamazdı, çünki sizlerin sebatkar, çalışkan, tüm zorlu ve yoğun çalışma koşullarına rağmen biz firma yetkililerine karşı göstermiş olduğunuz anlayış, özveri ve iyi niyetiniz her zaman takdire değerdi.


Bir kez daha göstermiş olduğunuz ilgi ve desteğiniz için çok teşekkür ediyor, Hyundai markasına şu ana kadar vermiş olduğunuz desteğinizin bundan sonra da artarak devam edeceği konusundaki inancımının tam olduğunu da belirtmek istiyorum.


Tüm bunların ışığında, sahip olduğu yüksek teknoloji ile yenilikleri ve gelişimleri yakından takip eden, Hyundai markasının bundan sonra daha da iyi yerlere geldiğini görmek benim için ayrı bir sevinç kaynağı olacaktır.


Her şey gönlünüzce olsun, sevgi ile kalın.


En içten saygı ve sevgilerimle,


Nesrin Genç Yılmaz

Reklam ve Halkla İlişkiler

Kıdemli Müdürü

BMW, X6 ile spora SUV aşısı yapıp yeni segment yaratıyor

Yıllardır bilinen segmentlerin dışında oluşan ve birkaç segmentin belli başlı özelliklerini tek bir araçta buluşturarak yaratılan ara segmentler, son yıllarda otomotiv endüstrisinin en moda stratejilerinin başında geliyor. İşte bu mantık doğrultusunda BMW tarafından geliştirilen X6 hem bir spor otomobil hem de bir 4x4’ün özelliklerini bir arada sunuyor. 2+2 oturma düzenine sahip bir iç mekana sahip olan X6, malzeme kalitesi ve işçiliği ile göz dolduruyor. Ocak ayında Detroit Otomobil Fuarı’nda dünyaya tanıtımı yapılacak olan X6, tasarımındaki yuvarlak hatları ile dikkat çekiyor. En gelişmiş xDrive sistemini standart olarak sunan X6, bu sayede 4 tekerlekten çekiş sistemini sportifliğe en uygun biçimde kullanıyor. Tamamen yeni geliştirilen 8 silindirli 4.4 litre hacmindeki çift turbolu motor 400 beygir güç üretirken; ilk olarak 335 Coupe’de karşımıza çıkan çift turbolu 3.0 litre hacmindeki motor da X6’da görev yapıyor. X6’da ayrıca 286 beygir gücündeki 3.0 litre hacimli çift turbo dizel motor da kullanılacak.