2 Ocak 2008 Çarşamba

Ferrari mi, Lamborghini mi? (Okan Altan'ın yazısı)

Emre Özpeynirci'nin ilk yazısı ve Fatih Altaylı'nın cevap niteliğindeki yazısı üzerine “çok kısa” bir yorum yazmak istedim...


Dünyada spor otomobil üreten tüm markaların birçok modelini kullanabilme şansına erişebilmiş başka bir Motoring Journalist ve özellikle tam 20 yıldır spor otomobiller meselesine hakim birisi olarak bu konuda benim de bir şeyler belirtmem gerekiyor!..


Lamborghini’nin PR çalışmalarına paralel satış başarıları, sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada her yıl katlanarak yükseliyor. Böyle giderse, Lamborghini, sadece teknik olarak değil, satış adetlerinde de Ferrari’yi sollayacak... Ki, bunun sinyallerini şimdiden görüyoruz!..


Ferrari ile Lamborghini arasında fark, hatta uçurum vardır, doğrudur!.. Fakat, bu fark Lamborghini'nin tüm modellerinin SuperSport olması, Ferrari'nin ise bazı modellerinin SuperSport olması üzerine, yani “beygir” değil “boğa”nın gücüyle ilgili bir farktır!..


Lamborghini, Ferrari'yi yakalamaya çalışan bir marka değildir!.. Lamborghini'nin tüm segmentlerdeki modellerinin akselerasyon, deselaryon, elastisite ve top speed'leri Ferrari'lerden üstündür!..


Diğer yanda, elma armut gibi, Aston Martin gibi Lambo'nun ve Ferrari'nin çok farklı yolları ve müşterileri vardır!..


Lamborghini'nin varoluş sebebi Ferrari'yse; Ferrari'nin de varoluş sebebi, Alfa Romeo'dur!..


Çünkü, Enzo Ferrari, Alfa Romeo yarış otomobillerinde bu işi öğrenmiş, Alfa mühendislerince eğitilmiş, ilk başarılarına Alfa bayrağı altında ulaşmıştı... Böyle bir önerme doğru olamaz, çünkü, etkileşim her zaman her yerde gerçekleşir... Örneğin, Pagani de, Lamborghini’nin içinden doğmuş bir markadır!..


Ferrari'nin ne kadar tarihi varsa, biraz eksiğiyle Lamborghini'de de vardır!.. Ki, otomobiller sadece pistlerde gitmek için üretilmez... Otomobillerin asıl arenası caddeler, virajlı dağ yolları ve hız konusunda halen özgürlüğün yaşandığı tek yer olan Almanya otobanlarıdır!..


Ferrari’nin test sürüşlerine gazetecileri davet etmediği doğrudur. Fakat, bir gazeteci Maranello’ya giderse, kendisine hemen bir test otomobili verilir ya da bir gerçek yarış pistinde limitleri zorlaması için fırsat tanınır!..


Diğer yanda Corsa Pilota’ya hiçbir gazeteci bedelsiz davet edilmemiştir. Fakat, Lamborghini Driving Academy’ye gazeteciler düzenli olarak eğitimlere davet edilir (özellikle de Audi’nin Lambo’yu devralmasınden önceki dönemde) ve böylece Motoring Journalist’lerin en ekstrem limitlere alışıp, diğer “marka”ların daha güçsüz ve daha zayıf yol tutuşa sahip modellerini de güvenle kullanmaları sağlanırdı!..


Lamborghini’nin kendisini ispatlaması konusu ise... Fatih Altaylı’ya burada kesinlikle katılmıyorum!.. Ferrari çok hızlı bir otomobil ise, Lamborghini, tekerlekleri olan bir “hız makinası”dır!.. Bir Ferrari ile ve bir Lamborghini ile Rodeo Drive’dan, St. Tropez Marina’dan, Nişantaşı’ndan geçin, bakalım neler oluyor, hangisine daha çok bakılıyor, önce hangisine KeyBoy’lar koşuşturuyor?!.. Bir Diablo kullanırken, otomobilin üstüne atlayan insanlar gördüm... Bir Murcielago ile Parma’dan La Spezia’ya giderken, otoban polisinin gülümseyerek gazlamamı istediğini yaşadım!.. Bir Countach ile Piemonte virajlarında bir TestaRossa’yı fena halde yediğimi de dün gibi hatırlıyorum... Ki, ben Schumi’nin bilek ustalığının yüzde birine bile sahip değilim!..


Lamborghini, Lamborghini’ydi ve halen Lamborghini!..


Yani pilotu Raikkonnen olmasa bile, Ferrari’lere dikiz aynasından baktırabilen bir marka!..


Birkaç fırın ekmek meselesine gelince, Lamborghini’nin kendi suspansiyon, kendi kabin içi parçaları v.s. Ferrari’nin tedarikçilerden aldığı birçok şeyi (Audi gelinceye kadar) kendisinin tasarladığını ve ürettiğini çok az kişi biliyor. Hiçbir zaman yok olmaya yüz tutmuş gariban bir marka değildi. Lotus gibi teknolojilerini başka markalara satması bile yıllarca Lamborghini’nin karnını doyurmuştu. Sadece, çok hızlı büyüyememişti!.. Küresel bazı buhranlardan etkilenmiş, finansal sıkıntı yaşamıştı. O da geçmişteki tüm Lamborghini yöneticilerinin, çok fazla keyfe düşkün olduklarından ve “özel kulüp”lerine başkalarını pek dahil etmek istememiş olmalarından kaynaklanmıştı...


Ferrari’nin de girdiği krizler nedeniyle, bazı modellerine kapı kolu yerine, kapı teli koymak zorunda kaldığını da hatırlamamız gerek!..


Bence, Lamborghini’nin “cool” geçmişi, Ferrari’nin pistlerdeki ününden biraz daha çekici!..


Tarih diyorsak, bakın o zaman Porsche’den bahsedelim!.. İşte, o, Adolf Hitler’e ve James Dean’e kadar giden bir gerçek tarih!..


Bu arada, Gallardo’yu Audi A6’lara benzetmek, Audi için müthiş bir reklam!..


Audi’nin kabin için çizenler ve bunu üreten tedarikçiler arasında 1.000 km mesafe var!.. Ne malzeme kalitesi, ne biçimler ne de herhangi bir ayrıntı, ne el işçiliği... Bu benzetme de kesinlikle yanlış. Keşke, Audi A6 o kadar seksi olabilseydi... Kumandalar için de aynı fikirdeyim.


Bazı görünmeyen noktalarda, otomotiv sektörünün yegane kârlılık çaresi “ortak parça kullanımı”nın uygulandığı doğrudur, fakat bu Lamborghini’yi Audi yapmaz, Audi’yi de Lamborghini yapamaz!..


Ferrari’ler ile Fiat’lar arasında benzerliklerin, özellikle de kabin içi elemanlarında çok daha yüksek oranda olduğunu hatırlatmam da gekiyor!... F430 ve Grande Punto havalandırma ızgaraları!..


Son olarak, Murcielago’nun fikrinin yaratılması, tüm geliştirilmesi, tasarlanması ve üretilmesi, Audi yönetimi altında geçekleşti, öncesinde değil. Audi, Lamborghini’yi satın aldığında ilk yaptığı iş, Diablo GT’yi hazırlamaktı... Sonra kendi beyaz yakalılarıyla Sant’Agata mavi yakalılarına Murcielago projesi için start verdirmişti.


Ticari mantıkla Lamborghini’nin araç üretmesi hiç söz konusu olmamıştı. Bundan sonra da olmayacak. Neden mi, minimum Çeyrek Milyon Euro’luk AB etiketini Lamborghini’nin düşürmeye hiç mi hiç isteği yok... Çünkü, şu anda bile tüm modellerini kapsayan 2 yıllık üretimi satılmış durumda. Üretim kapasitelerini de artık arttırmayacaklarını en son toplantılarında açıklamışlardı!.. Şu anda bekleme süresi 3 yıla çıkmak üzere... Karlılık, falan umurlarında değil...


Ben Ferrari, çok geridedir, demiyorum. Sadece, kulvarları çok farklı iki gerçek spor otomobil olduklarını söylüyorum.


Keşke, Fatih Altaylı’nın Lamborghini’leri daha yakından tanıma şansı olsaydı!..

Hiç yorum yok: